27 Eylül 2012 Perşembe

Böyle Giderse Televizyon Başından Kalkamayacağız



Önceden 1 dizim var haftada salı günleri onu seyrediyorum sadece derdim. Derdim diyorum ya o geçmişte kaldı çünkü. Şimdi bakıyorum, diziler birbiri ardına patlıyor kanallarda. Hızına yetişemez olduk resmen. Hangi birini izleyeceğimizi şaşırdık. Hatta öyle ki reklam gelse de diğer kanaldakine bi göz atsak diye reklamları bekler olduk:)

Şaka bir yana siz de farketmişsinizdir. bu sene gerçekten iddialı diziler girdi ekrana. Ben de birlikte bir kritik yapalım, kimler neler izliyormuş bakalım diye bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Önce geçen sezondan kalıp yeni dönem açılışlarını yapan dizilerden başlayalım. İçlerinde en parlağı kuşkusuz Muhteşem Yüzyıl dı. Kadrosuna dahil ettiği yeni oyuncuları ve entrika dolu senaryosuyla bu yılda malum gözde olmaya devam edecek gibi.

Öyle Bir Geçer Zaman ki de en çok diziye yeni katılan Aylin'in kızı Deniz'i sevdim. Boncuk gözleri, tatlı gülüşüyle diziden ayrılan annesini aratmıyor. Ama oyuncu kadrosu bir hayli değişmiş. Takipçileri devam eder mi bilmiyorum:)

Siz de Adını Feriha Koydum dizisinde oh be Feriha ayrıldı da kurtulduk diyenlerden misiniz. Ben valla öyle diyorum. O ne soğuk, ne donuk ne sinir bozucu bir yeteneksizlik abidesiydi öyle. Yeni dizisi de başladı. Ama kız aynı donuk tip gene değişen bişey yok. Emir'in Yolu na gelince yeni gelen kızlardan Polis Can'ı sevdim. Süt kızdan hiç hazzetmedim. Feriha kadar gıcık:) Emir'e gelince ona aşık rolü yapmak yakışıyor. Böyle sersefil rollerde pek gözüm alışamadı.

Ya Şu Arka Sokakları ve Akasya Durağı'nı kim izliyor. Bizi kurtarın artık şu iki diziden. Ay İmdaaaaaaaaat diye bağırasım geliyor kanalı açıp da gördüğüm anda. Hiç izlemediğim halde vallahi de biliyorum  aynı şeyler dönüp dolaşıyor. Ne olur Kanal D yapma. Kaldır artık şu dizileri.


Yeni dizilere gelecek olursak. Dönem dizilerine insanların ilgisinin daha fazla olduğunu keşfettiler sanırım yapımcılar. Bu sene bir sürü dönem dizisi var. İlki Son Yaz isimli balkan dizisiydi. Ben ilk bölümünü izlemedim ama şöyle bir reklam arasında göz attığımda Elveda Rumeli dizisinde oynayan oyuncuların çoğunun bu dizide de olduğunu gördüm. Bir de dikkatimi çeken Tuğçe Kazaz rumeli lehçesini öyle bir konuşuyordu ki. Ne dediğini bile anlayamadım. Maşallah yabancı birdil konuşuyor sanki:)

Huzur Sokağı'nın kitabını taa lise yıllarında okumuştum ama dizisini sevmedim. Hiç samimi bulmadım. Çok yapmacık geldi. Seneler önce Türkan Şoray'la İzzet Günay'ın oynadığı filmi ise tek kelimeyle muhteşemdi. Keşke filmin adını hatırlayabilseydim. size gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirdim.

Kayıp Şehir ise başta Sezen Aksu'nun sesiyle başlayan o güzel şarkısıyla etkiliyor insanı. Diziyi izlenmeye değerr bulduğumu söyleyebilirim. Gökçe Bahadır ve Uğur Polat'ın yeteneklerine de hayran kaldığımı ekleyebilirim. Dizinin sivrilen karakteri İrfan ise biraz sinir bozucu. Sorumsuzluğu rahatsız ediyor. Kuru temizlemeciden gömleği çalıp kardeşini zor durumda bırakması, annesinin bilezik parasını harcaması, kendisine emanet edilen çamaşır makinesini kamyonetten düşürmesi.....Bu kadarı da fazla dedirtiyor.

En Sevdiğim Dizi ye gelelim. İşler Güçler. Yaz dizisi olarak başladı. yeni sezonda da devam ediyor ama gece 23.15 'e koymuşlar diziiyi. Eee yarın işe gidicez, nasıl olacak, nasıl seyredicez. Kanal yetkilleri makul olun biraz ama olmaz ki... Ahmet Kural'a Murat Cemcir'e Sadi Celil Cengiz'e haksızlık etmeyin. Sonuçta ünlü olmak onların da hakkı. Nasıl tanınacak bu adamlar dizileri geceyarısı yayınlanırsa;)

4 Eylül 2012 Salı

Yeni ayakkabılarım

Aldığım her ayakkabıyı burdan yayınlamam şart mı? Şart tabii:) Ne yapayım, mutluluğumu paylaşıyorum. Hem belki fikir verrmiş olurum.

Bu defa eşimin kardeşinin düğünü için aldım. Kendilerini moda avcıları olarak adlandıran bir grup insan ayakkabı ve çantanın takım olması modasının çoktan geçmiş olduğunu ısrarla ve bangır bangır belirtmiş de olsa, ben gelenekçiyim diyorum:) Ayrıca nostaljik bir kızım:) ne yapayım böylesi hoşuma gidiyor. Ayrıca daha zengin duruyor:) Bakalım siz ne diyeceksiniz ayakkabılarım ve çantam için:)



Bu arada bu sene bu renk çok moda. Nar çiçeği deniliyor. Hemen hemen bütün mağazlarda değişik varyasyonlarını bulmak mümkün. Hatta öyle ki ayakkabısını bir mağazadan çantasını diğer mağazadan almak mümkün. Renk o kadar tutuyor yani:)

Bu arada sayfamı ziyaret edip beğendiyseniz, izleyicim olmaya ne dersiniz. Ayrıca yorumlarınız da benim için çok önemli onu da belirtmek isterim:)

30 Ağustos 2012 Perşembe

Uzun bir Aradan Sonra Güzel Bir Film: Yeni Hayat



Yazın pek fazla film izlemeye vakti olmuyor insanın. Malum havalar güzel, özellikle akşamları evde oturup film seyretmek veya sinemaya gitmek yerine sahilde yürüyüşe gitmek veya çay bahçesinde oturup dondurma yemek daha cazip geldi.

Ama geçen hafta pazar akşamı, ertesi gün işe gidicem tatil bitti ne yazık ki diye hayıflanırken televizyonda kanallardan birinde rastladım bu çok sevdiğim Tom Hanks  filmine. Tom Hanks'ı mi seviyorrsun yoksa Tom Hanks'ın bu filmini mi seviyorsun derseniz her ikisini de derim:) Cümlemden anlaşılacağı üzere evet filmi daha önce de izlemiştim. ama severek tekrar izledim.

Böyle Robinson Cruse tarzı adada yaşam mücadelesi verme filmlerini her zaman çok sevmişimdir. adaya düşen adam ağaçlardan kendine ev yapar, çubukları birbirine çarptırıp ateş yakmayı başarrı, balık avlamayı öğrenir, adada keşif yapar... falan filan. Çok severim, böyle şeyler izlemeyi.

İşte Tom Hanks'ın nerdeyse tek kişilik bu filmi de tam anlamıyla benim aradığım türdendi. Chuck Noland kargo şirketinin uçağıyla giderken uçak düşer ve kahramanımız kendini kimsenin yaşamadığı ıssız bir adada bulur. En büyük şansı birkaç kargo paketinin de onunla birlikte karaya vurmuş olmasıdır. Chuck bu adada 4 sene geçirir. Adadaki tek arkadaşı ise kargo paketlerinin birinden çıkan voleybal topunun üzerine kendi kanıyla çizdiği bir surat olan Wilson'dur.



Filmin bilgilerini de yazalım hemen tam olsun. Orjinal Adı: Cast Away. Yönetmeni: Robert Zemeckis, Başrol Oyuncuları: Tom Hanks, Helen Hunt. imdb puanı:7.6 ve yapım yılı: 2000.

3 Temmuz 2012 Salı

Televizyonda Ne Var: Köpekbalığı Adamlar

Yaz geldi, diziler sezon finali yaptı. Haliyle akşamları televizyonda ne izlesek konumuna düştük. Aslında kanallar birer birer patlatıyor bombalarını. Bir sürü yazlık dizi boy göstermeye başladı ekranlarda. Ama ben yaz akşamlarında dizilere çok bağlı kalmayı sevmiyorum. Akşam serinliğinde dışarı çıkıp dondurma yemeye gitmek veya balkonda çay keyfi yapmak varken ne gerek var şimdi dizilere bağlanmaya öyle değil mi?

Peki ya canımız televizyon seyretmek isterse? Ortasından dizi izlemek hiç de keyifli olmaz herhalde:) O zaman  hemen B planınını uygulamaya geçirip belgesel kanallarına bir geçiş yapıyoruz. İşte böyle zamanlarda bu belgesele rastlarsam yaşadığım mutluluğu size anlatabilmem mümkün değil herhalde:) Köpekbalığı Adamlar...

National Georaphic kanalında yayınlanan belgeselde balıkçı, bilim adamı, mühendis, kameran gibi çeşitli meslek gruplarından oluşan bir ekibin köpekbalıklarını yakalayıp, işaretleme ve biyolojik örnek  alma çabalarını izliyoruz. O kadar dikkatle izliyorum ki artık ben bile tanıyorum birçok köpekbalığını:) Aaa bu yaralı yüz veya bu da buruşuk kuyruklu Lucy diyebiliyorum hemen:)

Tam tatil zamanı, plajlarda uzanıp, denizlerde serinlemek varken, şimdi nereden çıktı bu köpekbalıkları diyeceksiniz belki ama. İzleyince korkunun yerini ben de sempati aldı bu biraz büyükçe balıklara karşı. Tabii yine tatilimde karşılaşmayı pek istediğimi söyleyemicem:)) Şimdilik belgesellerde kalsa iyi olur. Neyse rastlarsanız televizyonda izlemek için bir fırsat verin bence...



25 Haziran 2012 Pazartesi

Burn: Şehrin Enerjisi!

Burn’ün sunduğu www.sehrinenerjisi.com’da kullanıcı İstanbul’un farklı bölgelerini temsil eden sesleri, Doğuş Çabakçor ile Ozan Çolakoğlu’nun müziğiyle mix’leyip özgün şarkısını yaratabiliyor. Polis sireni, adalardan fayton sesi, metro gişesi, dolmuşçu, vapur sesi gibi bir çok sesin İstanbul haritası üzerinde temsil edildiği uygulamada, kullanıcı istediği sesleri müziğinin bir parçası haline getirebiliyor.  Kullanıcı dilerse mikrofon aracılığı ile kendi istediği sesleri de İstanbul haritası üzerine ekleyip özgün şarkısının içerisine dahil edebiliyor.
Burn
İstanbul’un seslerinden güzel bir mix yapmak isterseniz: www.sehrinenerjisi.com   
Facebook: https://www.facebook.com/BurnTurkiye 
Twitter: https://twitter.com/#!/burn_tr

Bir bumads advertorial içeriğidir.

15 Haziran 2012 Cuma

Pamuk Prenses ve AVCI


Uzun bir aradan sonra eşimle sinemaya gitme fırsatımız oldu sonunda. Genellikle evde seyrediyorduk filmlerimizi. Ama  bi değişiklik olsun dedik ve alevler içinde yanan evimizden (bu aralar sıcaklardan evde pek durulmuyor) klimalı sinema solonuna attık kendimizi. Gerçi akşam iş çıkışı böyle gürültülü patırtılı filmler pek çekilmiyormuş onu pek bir iyi anladım. Ama yine de objektif bir şekilde film hakkındaki yorumlarımı yazmaya çalışacağım.

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler hikayesini bilmeyen yoktur. İşte bu film birebir o hikayenin aynısı. İçinde yine güzeller güzeli masumiyet timsali pamuk prenses, güzellikte Pamuk Prensesle yarışan kötü cadı (bu sefer ki cadımız Charlize Theron olduğu için kötü cadı derken zorlanıyorum birazcık:), prens, 7 tane cüce, zehirli kırmızı elma ve prensesi uyandıran sihirli öpücük var. Ammma ilaveten  esas hikayede çok silik kalan Avcı (prensesi öldürmesi için cadının görevlendirdiği adam)  bu hikayede hemen hemen prensin yerini alıyor:) O yüzden birazcık değişik ve enteresan olmuş. Şunu da söylemeliyim ki, bu film öyle çok masalsı değil. Biraz gürültü patırdı var. Yani kılıç sesleri, oklar, şövalye kıyafetleri falan...





Neyse filmin konusunu böylece anlatmış olduk. Zaten hepimizin bildiği bir konu. O zaman hemen filmimizin künyesine bakalım. Filmin Orijinal adı: Snow White and The Huntsman. Yönetmeni: Rupert Sanders, Başrol Oyuncuları: Kristen Stewart, Chris Hemsworth, Charlize Theron, Sam Claflin. Film 2012 yapımı ve imdb puanı: 6.7


Son sözümü de söyleyecek olursam: Film vakit geçirmek için güzel. Ama çok merak ediyorsanız veya oyuncularından herhangi birini çok seviyorsanız (örnek: ben Charlize Theron'u çok severim) gidin derim. Bilindik hikayenin sınırlarını öyle çok fazla aşmamış.;) İzlerseniz şimdiden İyi Seyirler...



7 Haziran 2012 Perşembe

Kısmet by Milka: Milka KARAAĞAÇLI ile Hoş Bir Sohbet


Hürriyet Bumerang'ın son etkinliğinde moda yazarları toparlandık ve Kısmet markasının yaratıcısı Milka Karaağaçlı'nın Bebek'teki Showroom'una konuk olduk. Çok keyifli bir gün geçirdik.

Milka Karaağaçlı bir anda sektör değiştiriş macerasını, Kısmet markasının nasıl ortaya çıktığını ve markasının yükselişini sıcak ve içten sohbetiyle bizlere aktardı. Etkilenmemek mümkün değildi. Eminim o ana orada olup bu sohbeti dinleyen aynı zamanda da işinden memnun olmayan, yaşamında değişiklik isteyen kim olsa Kısmet markasının üne kavuşma yolculuğundan etkilenirdi.




Biraz tasarım hakkında konuştuk sonrasında. Mesela kuru kafa, örümcek ağları ve vampir dişlerinin bulunduğu koleksiyonundan bahsetti. Vampir dizi ve filmlerini çokça izlediği bir dönemde ortaya çıktığını ve bu objeleri tasarımlarında kullansa nasıl olur diye düşündüğünü belirtti.  Zaten tasarım dediğimiz şey de hayatın bir parçası değil miydi?


Daha sonra ise yeni koleksiyonunun konusunu anlatarak bizden fikirler istedi. Hep birlikte beyin fırtınası yaparak belirli objeler belirlemeye çalıştık. Fikirlerimizi içtenlikle dinledi ve büyük bir ciddiyetle defterine not aldı.

Kismet By Milka takılarından görüntüler:




*resimlerde camdan yansıyan görüntüleri görmezden gelebileceğinizi umarım:)

Netice olarak çok keyifli ve hoş bir deneyim oldu bizim için. Sevgili Milka Karağaçlı'ya bizi konuk ettiği için ve Hürriyet Bumerang'a da bu etkinliği düzenlediği için teşekkür ederim...


5 Haziran 2012 Salı

Kuvvetli Bir Mizah Anlayışı: Bu Son Olsun


Son zamanlarda izlediğim ve içerisindeki esprilere çok güldüğüm güzel bir Türk filmiydi. Aslında 12 Eylül ve ihtilal filmleri bolca yapıldı ülkemizde. O yüzden biraz önyargılı başladım izlemeye. Aynı tarz filmlere bir yenisi eklenmiş işte düşünmüştüm. Ama izleyince filmin espri kalitesinden çok hoşlandım. İçinde biraz hüzün vardı ama üzülmeye fırsat bulmadan hemen güldürdü yine:)

Hemen filmi tanıyalım isterseniz önce. Filmin adı: Bu Son Olsun Yapım yılı: 2012 Yönetmeni: Orçun Benli
Başrol Oyuncuları: Engin Altan Düzyatan, Mustafa Uzunyılmaz, Ferit Kaya, Orhan Eşkin, Hazal Kaya, Serdar Orçin, Engin Alkan, Ufuk Bayraktar... imdb puanı: 5.9


Filmin konusuna gelecek olursak: Yaşar, Apo, Kovboy Ali, Cevat ve Ertuğrul sokaklarda boş gezen, evsiz ve şarapçı beş arkadaştır. İhtilalin olduğu gün sokağa çıkma yasağı ilan edilir ve bu beş arkadaş evsiz olduklarından dolayı toplanıp cezaevine götürülürler. Ama bu onlar için bir ceza değil ödüldür. Artık başlarını sokabilecekleri , kışı rahat geçirebilecekleri ve karınlarını doyurabilecekleri bir evleri olmuştur. Bunun yanında bir de cezaevi müdürü tarafından diğer siyasi tutuklular hakkında bilgi sızdırmaları karşılığında korunup kollanırlar. Sonunda ne mi yaparlar? aaa onu da söylemem artık. İzlemelisiniz.:)




Yalnız filmin ortalarını az geçtikten sonra biryerlerde biraz saçmalamışlar. Bir 10 dakika falan sürüyor. Ama sonra yine normal akışına dönüyor film. Bunu söylemeden geçmek istemedim:)

Filmdeki aşıkların hapiste birbirlerine gizlice yazdığı mektup çok yürek burkan cinstendi. İşte bir parçası:

"Ranzaya yattığım her gece seninle eksik kalan anılarımız canlanıyor, dışarıdayken yapamadıklarımızı ve bir daha asla yapamayacaklarımızı düşünüyorum. Mesela seninle hiç sinemaya gitmedik, yağan yağmurun altında sırılsıklam ıslanmaya aldırmadan elele tutuşup dolaştığımız günlerimiz hiç olmadı. Sürekli olarak ya kaçmamız gerekiyordu, ya da bir yerlere yetişmemiz. Sadece birbirimize ayırdığımız biran hiç olmadı. Lale"


"Ben de isterdim seninle tüm şehri adımlamayı. Elele tutuşup bilmediğimiz yollara girmeyi, görmediğimiz yerlere varmayı........"

25 Mayıs 2012 Cuma

Yine Ayakkabı Aldım. Bu Sefer Yazlık:)

Aldığım her ayakkabıyı buradan yazmak adet oldu. En son Hotiç'ten aldığım siyah rugan, yumurta topuklu ayakkabılarımı paylaşmıştım:) O ayakkabılarım çok rahattı gerçekten. Ama yaz gelince artık daha hafif, daha açık renk ayakkabılar giyme zamanı geldi:)

İki hafta önce Markafoni'de Hotiç ayakkabılara bakarken beğenmiştim bunları, aynı gün 10 TL hediye çeki de gelince bu bir işaret olmalı diyerek hemen aldım. Bugün de kargo ulaştı sonunda elime. Ben de hiç vakit kaybetmeden paylaşmak istedim:)

İşte yeni ayakkabılarım:



Bu arada geçtiğimiz senelerde moda olan renkli babetlerin yerini bu sene bu renkli oxford ayakkabıların aldığını biliyor muydunuz:)? Benim tercihim bejden yana oldu ama pembe bir tane daha edinebilirim ilerleyen zamanlarda:)

18 Mayıs 2012 Cuma

İzlediğim En Güzel Film: The Shawshank Redemption



Imdb 250 listesini sinemaya ilgisi olan herkes bilir. Tabii bu filmin o listenin birinci sırasında olduğunu da...
Uzun zamandır izlemek istediğim ve merak ettiğim bir film olmasına rağmen, eşim filmi daha önce izlemiş olduğundan, tek başıma film seyretmeyi de sevmediğimden bir türlü izleyememiştim bu güzel filmi.

Ama sonunda kısmet oldu izlemek. Uzun zamandır da sayfamı ihmal ettiğimi de görünce. Hemen yazıp bu filmi anlatmalıyım diye düşündüm. Anlatmalıyım ki benim düştüğüm hataya düşmeyin. Geç kalmış olsanız bile  mutlaka izleyin. Hele benim gibi "benim sinema kültürüm iyidir, iyi bir film izleyicisiyimdir" diye böbürleniyorsanız  kesin izleyin.

Filmin orijinal adı: The Shawshank Redemption. Türkçe Adı: Esaretin Bedeli. Başrol Oyuncuları: Tim Robbins, Morgan Freeman, Bob Gunton, William Sadler. Filmin Yönetmeni: Frank Darabont.  Filmin yapım yılı: 1994. imdb puanı ise: 9.2 Ayrıca tekrar hatırlatmak isterim ki film imdb (internet movie data base) top 250 listesinde ilk sırada yer alıyor.





Filmin konusuna gelince: Ünlü yazar Stephen King'in Rita Hayworth and Shawshank Redemption adlı hikayesinden geliyor. And Dufresne adında bir bankacının yargılanmasıyla başlıyor film. Suçu ise kendisini aldatan karısını ve sevgilisini öldürmektir. İki kere müebbet hapis cezası alır bu yüzden. Hapishanedeki en yakın arkadaşı ise Red ismiyle karşımıza çıkan Morgan Freeman dır. Andy hapishanenin özellikle kütüphane kısmında çehresini baya değiştirir. Ayrıca akıllı bir bankacı olması ona hapishane yaşamında büyük kolaylıklar gösterir.

Bir süre sanırım imdb Top 250 listesinden filmlerle burada olacağım. İzlediğim bu filmden sonra listeye güvenirliğim biraz daha arttı. Merak ederseniz takipte kalın derim.

3 Mayıs 2012 Perşembe

Benim Cici Ayakkabılarım

Bütün bayanların bir ayakkabı hastalığı vardır kesin. Ne zaman televizyonda bir moda programı seyretsem her zaman programa konuk olan bayanların gardroplarının içinin tıka basa ayakkabı dolu olduğunu görmüşümdür. Benim de kendi çapımda bir hazinem var. Ama çok abartmamaya çalışıyorum:) Yoksa beni bıraksalar ben dayanamam giyemeyeceğimi bile bile yüksek topuklu ayakkabılarla doldururum evi:)

 Ama bu son aldığım Ayakkabılar topuklu olmadığı halde çok çok hoşuma gitti. Çok beğenerek aldım ve beğenerek de giyiyorum. Hemen burdan paylaşayım istedim:)

Ayakkabıları 91 TL ye HOTİÇ den aldım:)

27 Nisan 2012 Cuma

TTNET Genç Yeteneklerin Yanında!

TTNET’in “Yeteneğe Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek Projesi”yle, gençlerimiz yeni kariyer firsatlarını keşfediyor.

Bilişim sektörüyle tanışan gençler, aldıkları eğitimlerle iş hayatına hazırlanıyor. TTNET, Türk ekonomisine destek oluyor. Siz de bu ücretsiz eğitimler hakkında bilgi almak için hemen tıklayın.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

26 Nisan 2012 Perşembe

Süper İlginç Bir Film: İçinde Yaşadığım Deri


Filme başlarken bu kadar ilginç bir konusu olduğunu düşünmemiştim açıkçası. Aaa Antonio Banderas oynuyormuş izleyelim diye düşündüm. Eşimle birlikte izlemeye başladık. Bir kere filmi izlerken bir sonraki sahnede neler olacağını merak ediyorsunuz.. Bu kadın kim acaba diye düşünüyorsunuz. Filmin ortasına kadar meraklar içinde izliyorsunuz, sonra yavaşa yavaş dökülmeye başlıyor:))

Filmin orjinal adı: The Skin I live in. Türkçeye de İçimde yaşadığım Deri olarak çevrilmiş. Filmin başrol oyuncuları: Antonio Banderas, Elena Anaya, Marisa Paredes. Yönetmen Pedro Almadovar. Yapım yılı: 2011 ve tabii imdb puanı: 7.7

Filmin yönetmeni Pedro Almodovar bir kitap uyarlamasını beyaz perdeye taşımış. Gerilim türündeki film, Fransız polisiye yazarı Thierry Jonquet'in "Tarantula" isimli 2005 tarihli romanından uyarlanmış.  Ben kitabı okumadım ama yorumlar iyi bir iş çıktığı yönünde:)





Filmin konusuna gelince: Filme Antonio Banderas bir doktor ve yapay deri üretmeye çalışıyor. Eşi bir yangında ileri derecede yanmıştır. Yüzünü gördüğünde bu duruma dayanamayıp, camdan atlayarak intihar eder. Olaya şahit olan kızı da seneler sonra başına gelen kötü olaylar sonrasında aynı şekilde intihar eder. Bunun üzerine doktor deri üretmek konusundaki ilginç çalışmalarına devam eder.

Aslında konusunu çok üstü kapalı anlattım. Konusunu tamamen anlatırsam izlerken merakınız kaybolur diye düşündüm. Bundan sonrası da zaten size kalmış. İyi seyirler dilerim.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Biraz Nostalji İyi Gelebilir: Roman Holiday


İnsan sırf Audrey Hepburn'un güzel yüzü için bu filmi izleyebilir. Hele eski siyah beyaz filmleri seviyorsanız ki ben bayılıyorum mutlaka izlemeniz gereken bir film:) Çok güzel saatler geçirmenizi sağlayacak. Ama eski bir film olduğu için günümüz filmleriyle karşılaştırıp büyük beklentiler içerisine girmenizi tavsiye etmem hiç. Bunu da söylemiş olayım sonra bana bu mu önerdiğin film demeyin:)

Filmin adı: Roman Holiday. Türkçe adı ise Roma Tatili. Başrolde oynayanlar: Audrey Hepburn, Gregory Peck, Eddie Albert. Film 1953 yılında yapılmış ve imdb puanı: 8.1

Bu filmle Güzeller güzeli Audrey Hepburn En iyi Kadın Oyuncu Oscarı'nı alarak adını duyurmuş. Filmedeki performansı gerçekten çok başarılı ama. Ayrıca film o sene 3 Oscar ödülü almayı başarmış.

Filmin konusuna gelince, aslında çok klişe bir konu. Zengin kız fakir erkek aşkı:) gibi birşey. Ann rolündeki Hepburn bir ülkenin prensesidir ve ziyaret için geldiği Roma'da saraydan kaçarak bir gün için normal bir genç kız kılığına bürünür. Onu sokakta uyurken bulan yakışıklı gazeteci Bradley ise kim olduğunu farkeder ve durumu ona belli etmeden ondan haber yapmaya çalışır.





Ayrıca Audrey Hepburn'un ince beliene hayran olduğumu da belirtmeden edemicem:)

17 Nisan 2012 Salı

İyi ve Kötünün Çekişmesi: Black Swan


Filmi geçtiğimiz yıl ödül aldığından beri merak etmekteydim. Ama bir türlü fırsat bulup da izleyememiştim. Sonun da dün izledim ve hemen görüşlerimi paylaşmak istedim. Filmi sıkılmadan izledim diyebilirim. Ancak güzel bir film miydi derseniz. Olumlu yorum yapmam pek mümkün olmayacak maalesef. Pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Bu derece iç karartan filmler pek tarzım değil sanırım onu anladım.

Filmin türü psikolojik gerilim olarak geçiyor. Aslında psikolojik filmleri oldum olası sevmişimdir. Ama ne biliyim burada kızın içinde bulunduğu psikolojik karmaşıklık sanki biraz abartılı ve haliyle de ağır geldi. Hani denir ya Ruhum daraldı resmen:)

Filmin orijinal adı: Black Swan Türkçe adı: Siyah Kuğu. Yönetmeni: Darren Aranofsky. Başrol oyuncuları: Natalie Portman, Mila Kunis, Vincent Cassel. Filmin yapım yılı: 2010. imdb puanı: 8.4







Filmde Nina adlı genç bir balerinin hikayesi anlatılmaktadır. Nina yeni oyun Kuğu Gölü'nde oynamayı çok istemektedir ve isteği olur ve kraliçe kuğu olarak seçilir. Ancak bu Kuğu Gölü farklı bir uyarlamadır. İçerisinde bir beyaz bir de siyah kuğu vardır. İki zıt karakter... Nina her iki karaktere de bürünmek zorundadır. Son derece masum ve saf olan genç kız için zorlu bir süreç başlar. Bu arada bale grubundaki arkadaşlarından biri olan Lily (mila Kunis) de bu role göz dikmiştir ve bu rekabetten bir güç doğar...

Sonuç olarak, filmi izlemeniz tavsiye eder miyim? Buna dair bir yorum yapamayacağım. Ancak film 2 adet Oscar Ödülü almış. Natalie Portman En iyi kadın oyuncu ödülünü kazanmış. Netice olarak oyunculuklar falan gayet başarılı. Karar vermek size kalmış:))

10 Nisan 2012 Salı

Romantik Komedi Sevenler İçin İdeal: The Holiday


Eşimle birlikte ne seyredelim diye film ararken birden karşımıza çıktı bu film:) Zaten Jude Law 'ı görünce atladık hemen. Kesin güzeldir dedik. Ve izlerken çokça güzel vakit geçirdik:) O yüzden bu filmi de anlatmalıyım ve önermeliyim diye düşündüm. Aslında belki diyeceksiniz: Sen her filmi öneriyorsun diye. Ama imdb puanına bakarak seçtiğim filmleri ekliyorum sayfamı ki ne yapayım:) Genelde 6 ve üzeri puan alan filmleri tercih ediyorum ben de izlerken.

O zaman hemen tanıyalım bu filmi: Orijinal adı: The Holiday, Türkçe adı ise: Tatil. Başrol Oyuncuları: Jude Law, Cameron Diaz, Kate Winslet ve Jack Black. Yönetmen: Nancy Meyers Yapım yılı: 2006. imdb puanı: 6.8 ...





Filmin resimlerine bakarsanız, aslında kış günlerinde özellikle yılbaşına doğru izlemenin daha eğelenceli olabileceğini görebilirsiniz:) Hemen konusuna gelecek olursak: Irıs ve Amanda her ikisi de erkekler yüzünden hayal kırıklığına uğramış bayanlardır. Yaşadıkları hayal kırıklığından kurtulmak için çözümün tatile gitmek olduğunu düşünürler. hem de çooook uzaklara... Irıs evini bir ev değişim sitesine koymuştur ve Amanda bunu tesadüfen görür. Iris Amandanın Los Angelestaki evine Amanda da Iris'in Londra'nın küçük bir kasabası olan Surrey deki evine gider. Bundan sonrası zaten çok eğlenceli ve güzel. Hayatlarında köklü değişikliler olur:)

Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim:)