25 Haziran 2012 Pazartesi

Burn: Şehrin Enerjisi!

Burn’ün sunduğu www.sehrinenerjisi.com’da kullanıcı İstanbul’un farklı bölgelerini temsil eden sesleri, Doğuş Çabakçor ile Ozan Çolakoğlu’nun müziğiyle mix’leyip özgün şarkısını yaratabiliyor. Polis sireni, adalardan fayton sesi, metro gişesi, dolmuşçu, vapur sesi gibi bir çok sesin İstanbul haritası üzerinde temsil edildiği uygulamada, kullanıcı istediği sesleri müziğinin bir parçası haline getirebiliyor.  Kullanıcı dilerse mikrofon aracılığı ile kendi istediği sesleri de İstanbul haritası üzerine ekleyip özgün şarkısının içerisine dahil edebiliyor.
Burn
İstanbul’un seslerinden güzel bir mix yapmak isterseniz: www.sehrinenerjisi.com   
Facebook: https://www.facebook.com/BurnTurkiye 
Twitter: https://twitter.com/#!/burn_tr

Bir bumads advertorial içeriğidir.

15 Haziran 2012 Cuma

Pamuk Prenses ve AVCI


Uzun bir aradan sonra eşimle sinemaya gitme fırsatımız oldu sonunda. Genellikle evde seyrediyorduk filmlerimizi. Ama  bi değişiklik olsun dedik ve alevler içinde yanan evimizden (bu aralar sıcaklardan evde pek durulmuyor) klimalı sinema solonuna attık kendimizi. Gerçi akşam iş çıkışı böyle gürültülü patırtılı filmler pek çekilmiyormuş onu pek bir iyi anladım. Ama yine de objektif bir şekilde film hakkındaki yorumlarımı yazmaya çalışacağım.

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler hikayesini bilmeyen yoktur. İşte bu film birebir o hikayenin aynısı. İçinde yine güzeller güzeli masumiyet timsali pamuk prenses, güzellikte Pamuk Prensesle yarışan kötü cadı (bu sefer ki cadımız Charlize Theron olduğu için kötü cadı derken zorlanıyorum birazcık:), prens, 7 tane cüce, zehirli kırmızı elma ve prensesi uyandıran sihirli öpücük var. Ammma ilaveten  esas hikayede çok silik kalan Avcı (prensesi öldürmesi için cadının görevlendirdiği adam)  bu hikayede hemen hemen prensin yerini alıyor:) O yüzden birazcık değişik ve enteresan olmuş. Şunu da söylemeliyim ki, bu film öyle çok masalsı değil. Biraz gürültü patırdı var. Yani kılıç sesleri, oklar, şövalye kıyafetleri falan...





Neyse filmin konusunu böylece anlatmış olduk. Zaten hepimizin bildiği bir konu. O zaman hemen filmimizin künyesine bakalım. Filmin Orijinal adı: Snow White and The Huntsman. Yönetmeni: Rupert Sanders, Başrol Oyuncuları: Kristen Stewart, Chris Hemsworth, Charlize Theron, Sam Claflin. Film 2012 yapımı ve imdb puanı: 6.7


Son sözümü de söyleyecek olursam: Film vakit geçirmek için güzel. Ama çok merak ediyorsanız veya oyuncularından herhangi birini çok seviyorsanız (örnek: ben Charlize Theron'u çok severim) gidin derim. Bilindik hikayenin sınırlarını öyle çok fazla aşmamış.;) İzlerseniz şimdiden İyi Seyirler...



7 Haziran 2012 Perşembe

Kısmet by Milka: Milka KARAAĞAÇLI ile Hoş Bir Sohbet


Hürriyet Bumerang'ın son etkinliğinde moda yazarları toparlandık ve Kısmet markasının yaratıcısı Milka Karaağaçlı'nın Bebek'teki Showroom'una konuk olduk. Çok keyifli bir gün geçirdik.

Milka Karaağaçlı bir anda sektör değiştiriş macerasını, Kısmet markasının nasıl ortaya çıktığını ve markasının yükselişini sıcak ve içten sohbetiyle bizlere aktardı. Etkilenmemek mümkün değildi. Eminim o ana orada olup bu sohbeti dinleyen aynı zamanda da işinden memnun olmayan, yaşamında değişiklik isteyen kim olsa Kısmet markasının üne kavuşma yolculuğundan etkilenirdi.




Biraz tasarım hakkında konuştuk sonrasında. Mesela kuru kafa, örümcek ağları ve vampir dişlerinin bulunduğu koleksiyonundan bahsetti. Vampir dizi ve filmlerini çokça izlediği bir dönemde ortaya çıktığını ve bu objeleri tasarımlarında kullansa nasıl olur diye düşündüğünü belirtti.  Zaten tasarım dediğimiz şey de hayatın bir parçası değil miydi?


Daha sonra ise yeni koleksiyonunun konusunu anlatarak bizden fikirler istedi. Hep birlikte beyin fırtınası yaparak belirli objeler belirlemeye çalıştık. Fikirlerimizi içtenlikle dinledi ve büyük bir ciddiyetle defterine not aldı.

Kismet By Milka takılarından görüntüler:




*resimlerde camdan yansıyan görüntüleri görmezden gelebileceğinizi umarım:)

Netice olarak çok keyifli ve hoş bir deneyim oldu bizim için. Sevgili Milka Karağaçlı'ya bizi konuk ettiği için ve Hürriyet Bumerang'a da bu etkinliği düzenlediği için teşekkür ederim...


5 Haziran 2012 Salı

Kuvvetli Bir Mizah Anlayışı: Bu Son Olsun


Son zamanlarda izlediğim ve içerisindeki esprilere çok güldüğüm güzel bir Türk filmiydi. Aslında 12 Eylül ve ihtilal filmleri bolca yapıldı ülkemizde. O yüzden biraz önyargılı başladım izlemeye. Aynı tarz filmlere bir yenisi eklenmiş işte düşünmüştüm. Ama izleyince filmin espri kalitesinden çok hoşlandım. İçinde biraz hüzün vardı ama üzülmeye fırsat bulmadan hemen güldürdü yine:)

Hemen filmi tanıyalım isterseniz önce. Filmin adı: Bu Son Olsun Yapım yılı: 2012 Yönetmeni: Orçun Benli
Başrol Oyuncuları: Engin Altan Düzyatan, Mustafa Uzunyılmaz, Ferit Kaya, Orhan Eşkin, Hazal Kaya, Serdar Orçin, Engin Alkan, Ufuk Bayraktar... imdb puanı: 5.9


Filmin konusuna gelecek olursak: Yaşar, Apo, Kovboy Ali, Cevat ve Ertuğrul sokaklarda boş gezen, evsiz ve şarapçı beş arkadaştır. İhtilalin olduğu gün sokağa çıkma yasağı ilan edilir ve bu beş arkadaş evsiz olduklarından dolayı toplanıp cezaevine götürülürler. Ama bu onlar için bir ceza değil ödüldür. Artık başlarını sokabilecekleri , kışı rahat geçirebilecekleri ve karınlarını doyurabilecekleri bir evleri olmuştur. Bunun yanında bir de cezaevi müdürü tarafından diğer siyasi tutuklular hakkında bilgi sızdırmaları karşılığında korunup kollanırlar. Sonunda ne mi yaparlar? aaa onu da söylemem artık. İzlemelisiniz.:)




Yalnız filmin ortalarını az geçtikten sonra biryerlerde biraz saçmalamışlar. Bir 10 dakika falan sürüyor. Ama sonra yine normal akışına dönüyor film. Bunu söylemeden geçmek istemedim:)

Filmdeki aşıkların hapiste birbirlerine gizlice yazdığı mektup çok yürek burkan cinstendi. İşte bir parçası:

"Ranzaya yattığım her gece seninle eksik kalan anılarımız canlanıyor, dışarıdayken yapamadıklarımızı ve bir daha asla yapamayacaklarımızı düşünüyorum. Mesela seninle hiç sinemaya gitmedik, yağan yağmurun altında sırılsıklam ıslanmaya aldırmadan elele tutuşup dolaştığımız günlerimiz hiç olmadı. Sürekli olarak ya kaçmamız gerekiyordu, ya da bir yerlere yetişmemiz. Sadece birbirimize ayırdığımız biran hiç olmadı. Lale"


"Ben de isterdim seninle tüm şehri adımlamayı. Elele tutuşup bilmediğimiz yollara girmeyi, görmediğimiz yerlere varmayı........"