30 Mart 2012 Cuma

Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi



Hep yabancı film yazdığımı farkettim. Taze taze izlemişken hemencecik bir kaç yorum da bu filme yazayım istedim. Film çok yeni. 2011 yapımı.
Adına bakınca çok acıklı bir filmmiş gibi algılayabilirsiniz. Mesela ben ilk televizyonda gördüğümde. Anneleri kanser hastası ölecek bu arada geçmiş aklından geçiyor, oğlu Celal Tan'a nasihatlar veriyor falan sanmıştım:) Siz de öyle sanıyorsanız sanmaya devam etmeyin:) ve izleyin bence. Ama izlerken çok fazla beklenti içine de girmeyin. Ben çok merak ettim, nedir ne olacak diye? Sonuç ? Sonuç yok.

Filmin konusuna girmek hiç istemiyorum. İsmi merak uyandırsın biraz:) Ama söylemek istediğim bir şey var. Hani hep deriz ya eden bulur. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz diye, bu filmde öyle olmuyor. Olan garibanlara oluyor. Bu arada film Eskişehir de geçiyor. Celal Tan'ın ailesi şehrin tanınmış ünlü ve sevilen ailelerinden biri. Filmin sonunda insan ister istemez şöyle düşünüyor. Eğer Anadolu'da bir şehirde yaşıyorsanız ve tanınan bir aileniz varsa sırtınız kolay kolay yere gelmez:)




Film 18. Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Film ve En İyi Senaryo Ödüllerini almış. Filmin yönetmeni: Onur Ünlü. Başrol Oyuncuları: Selçuk Yöntem, Ezgi Mola, Bülent Emin Yarar, Türkü Turan....2011 yapımı ve imdb puanı: 6.9

Ne Maşa, Ne Bigudi Sadece Bir Çorap Kullanarak Dalgalı Saçlar:)

Eğer saçlarınız uzunsa biraz daha hacimli görünmesiniz istersiniz değil mi? Bunu sağlamanın en güzel yolu da dalgalı şekil vermektir. Ben maşanın saçıma zarar verdiğini düşündüğümden genellikle saçlarımı bigudiyle sarıp da yatardım. Sonuç gerçekten güzel oluyordu ama parça parça ayırıp sarması biraz zor geliyordu. Sünger bigudi kullandığımdan gece uyurken bana bir zararı yoktu ama ben yine de bu videoyu izledikten sonra bu yolu tercih edeceğime karar verdim:)

Sözü fazla uzatmadan siz de izleyin isterseniz:)


Bu da yapılış yolu:)


Ben denedim  ama spreyim olmadığından ve saçlarım katlı kesim olduğu için çorabı yuvarlarken saçlarım ordan burdan toparlak zor oldu ama toparlayabildiklerim baya kıvrıldı:)

27 Mart 2012 Salı

Küçük Hugo Cabret Ne Kadar da Sevimliydi: HUGO


Ne zamandır izlemek istediğim filmi sonunda izleyebildim. Film aslında 3 boyutlu ama ben malesef üç bilgisayardan izlediğim için normal bir film gibi izleyebildim. Ama yine de inanılmaz etkileyiciydi. O dönen saat dişlileri , mekanizmalar falan görsellik açısından mükemmeldi diye bilirim. Zaten ustalarımız da aynı şeyi düşünmüş olmalılar ki filme teknik alanlarda bi dolu Oscar ödülü vermişler. Filmin en iyi görüntü yönetmeni, en iyi görsel efekt, en iyi sanat yönetmeni ve en iyi ses kurgusu gibi dallarda toplam 4 ödülü var. Ne diyim gani gani haketmiş:)


Hemen filmi tanıyalım ozaman. Filmin adı: HUGO. Yönetmeni: Martin Scorsese. Başrol oyuncuları: Ben Kingsley, Sacha Baron Kohen, Asa Butterfield. ve kısacık bir rol de olsa Jude Law. Film 2011 yapımı. imdb puanı:7,9


Film Brain Selznick'in "The Invention of Hugo Cabret" adlı çocuk romanından uyarlanmış. Filmin konusu ise şöyle: Hugo Cabret, bir saat tamircisinin oğludur. Ancak babası bir yangında ölünce istasyonda saatleri ayarlama görevi olan akrabasının yanına taşınır. Bundan sonra hayatı istasyonun duvarları arasında geçer. Bu arada babası ölmeden önce bulduğu bir mekanik oyuncağı tamir etmektedir. Babasının ölümünden sonra bu işi Hugo üstlenir. Macera da zaten burada başlar...




İmkanınız varsa 3D izleyin derim. Düşününce sahnelerin üç boyutlu hallerini, sanki çok daha etkileyici görünecekmiş gibi geldi bana:) Netice olarak iyi seyirler dilerim:))

25 Mart 2012 Pazar

Çok Farklı Bir Film: Blindness (Körlük)


Gerçekten çok ilginç bir filmdi. Film aslında bir kitap uyarlaması. Jose Saramago'nun 1995 yılında yazdığı aynı adlı romanından bir uyarlama. Hatta romanın devamı niteliğinde bir kitabı daha var yazarın. Onun adı da "Görmek". ben her iki kitabı da okumadım maalesef. Ama okuyan bir arkadaşımdan öğrendiğime göre Körlük filmi romanından birebir şekilde uyarlanmış. Ben de o zaman şöyle düşündüm: Demek ki çok sürükleyici ve bir çırpıda okunabilen bir kitapmış:)

Hemn fimimizi biraz tanıyalım. Filmin orijinal adı: Blindness. Türkçe adı: Körlük. Başrol oyuncuları: Julianne Moore, Mark Rufallo, Gael Garcia Bernal ve Dany Glover. Film 2008 yapımı ve imdb puanı: 6.6 


Filmin konusuna gelince birazcık ilginç gerçekten. Trafikte araba kullanırken bir adam aniden kör olur, ona yardım edip evine götüren ve daha sonra arabasını çalan adam da kör olur. Arkasından gittiği göz doktoru (Mark Rufallo) , adamın eşi ve adamın temas kurduğu herkes sırasıyla kör olur. Bulaşıcı olan bu hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla hükümet bir önlem alır ve kör olanları karantinaya alır . Film zaten buradan sonra tam olarak başlar. Karantinaya alınanlar arasında Göz doktorunun eşi de (Julianne Moore) vardır ve onu diğerlerinden ayıran şey kör olmayışıdır.



Film genel olarak güzel olsa da içinde biraz dehşet veren sahneler var diyebilirim. Ayrıca bazı sahnelerden biraz gereksiz olmuş gibi geldi bana. ama yine de elinize DVD'si geçerse veya televizyonda karşınıza çıkarsa izleyebileceğiniz bir film kesinlikle. Sıkılmadan izleyebilirsiniz çünkü.




18 Mart 2012 Pazar

Bir Başyapıt: Schindler'in Listesi


Çok ama çok etkileyici bir film. Sakın hemen yine yahudi soykırımını anlatan filmlerden biri işte diye düşünmeyin. Bu film gerçekten bambaşka. Mutlaka izlenilmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. İnsan merak içinde izliyor resmen.

Hemen filmi tanıyarak başlayalım. Filmin orijinal adı: Schindler's List. Filmin Yönetmeni: Steven Spielberg. Başrol oyuncuları: Liam Neeson, Ben Kingsley ve Ralph Fiennes. Film 1993 yapımı. O sene bütün Oscar ödüllerini toplamış zaten:) En film, En iyi senaryo, En iyi yönetmen..... diye gidiyor:) filmin imdb puanı: 8.9

Filmin konusu ise bilindik yahudi soykırımı öykülerinden çok daha derin. Hemen kısacık bahsedeyim. Oscar Schinler İş kurmak için Almanya'ya gelir. Sermayeyi de zengin yahudilerden toplar ve kardan onlara pay vereceğini vaad eder. Ama verdiği vaadden çok daha fazlasını yapar. Alman Nazi subayları ile arası çok iyi olan Schinler, kurduğu fabrikada yahudileri çalıştırır ve getto kamplarından kurtulan yahudiler için bu fabrikada çalışmak bulunmaz bir nimettir. 


Bundan sonrasını anlatmayacağım. sadece izleyin mutlaka diye önereceğim. Yalnız film ile ilgili yine bir eleştirim var ki bu eleştiriyi daha önce tine bir Steven Spielberg filmi olan Savaş atı için de yapmıştım. Demek ki yönetmenin filmlerinin ortak özelliği bu:) Çooook uzunlar:) ama izlemeniz gerekir. Bana kızmayacaksınız...

16 Mart 2012 Cuma

Yaz İçin Pastel Renklerde Makyaj

İstanbul'da dünkü kar yağışından sonra çok ilginç bir şekilde güneş bugün yüzünü gösterdi. İyi ki de gösterdi ki gözümüz gönlümüz açıldı biraz. Hava durumu haberlerinden izlediğim kadarıyla da pazartesiden itibaren bahar gelecekmiş:)

Baharın gelmesi de yazın gelmesi demek olduğuna göre yaz için artık hazırlıklarımızı yapmaya başlayabiliriz:)
Sizin gardroplarıız hazır mı bilmiyorum ama ben daha kışlıkları kaldıramadım gardrobumun raflarından. Ayrıca zaten yaz için yeni alışveriş de yapmak lazım tabii ölçülü olmak kaydıyla. Dün trendyol blogda okudum, bu yaza pastel renkler damgasını vuracakmış. Pembeli, süt mavili pantolanlar falan:)

O zaman makyajımızı da ona uygun renklerde yapmak lazım öyle değil mi? Yani pastel renklerde... Ben de birazcık araştırdım, tam da yaza uygun pastel tonlarda, sanki yüzünüzde makyaj yokmuş gibi duran ama sizi daha canlı, daha enerjik gösteren bir kaç makyaj örneği buldum:) ve hemen sizlerle paylaşmalıyım diye düşündüm:)

Benim özellikle ikinci resim çok hoşuma gitti. Şu güneşli günler bir devam etsin, ilerleyen günlerde mutlaka denemeyi düşünüyorum. Siz ne dersiniz?

13 Mart 2012 Salı

Siz Eyeliner'ı Nasıl Sürüyorsunuz?

Bayanların makyajının ayrılmaz bir parçasıdır eyeliner. Gözlerini belirginleştirir, derinlik kazandırır. Daha etkili bakışlar kazanmanızı sağlar. Ama her bayanın göz yapısı farklı olduğundan eyeliner sürme şekilleri de farklı olabilir. Ben de size bazı şekiller seçtim. Hemen paylaşayım diye düşündüm.



Bu şekil araplara özgü sürüş şekliymiş. Tüm gözü çerçeve içine alarak, kuyruklu çizmek. Ama birçok makyaj uzmanı gözün iç kısmına sürmeyi tavsiye etmiyor. Özellikle küçük gözleri olan bayanlara. Zira zaten küçük olan gözlerin daha da küçük görünmesini sağlıyormuş.







Bu da kedi gözü şekli veren sürüş biçimi. Bu benim en sevdiklerimden biri. Gözlerin altına sürüyorsunuz, ve uzunca bir kuyruk çekiyorsunuz. Sonuç hafif çekik gözler:)







Yine sadece üst kısma ama bu sefer bayağı kalınca çizilen eyeliner ben ce biraz nostaljik hava katıyor. Ama ben kesinlikle çok beğeniyorum. Gözleri büyük göstermede kesinlikle çok etkili bir sürüş biçimi olduğuna inanıyorum.






Son olarak açılan kanat şeklindeki sürüş biçimi. Ben hiç böyle gözün alt kısmına kuyruk yapmayı denememiştim. Ama yine de güzel görünüyor






Peki siz en çok hangisini beğendiniz:) Veya denemedim ama bu çok güzelmiş dediğiniz oldu mu içlerinden hiç?
Ben en sonuncusunu deneyebilirim diye düşünüyorum:)

12 Mart 2012 Pazartesi

Irk Çatışmasını Anlatan Çok Güzel Bir Film: The Help


Filmi daha dün izledim. Çok güzel bir film olmuş gerçekten. Konu çok güzel, oyunculuklar çok güzel, kesinlikle izlenilmesi gereken bir film diye düşünüyorum. Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki: filmin kahramanlarından Octavia Spencer Miny rölüyle 2012 Oscar Ödüllerinden En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kaptı. Ama yani oyunculuğu da ödüle değer cinsten şimdi hakkını yemeyelim.

Filmi tanıyalım mı önce?:) Filmin Türkçe Adı: Asıl anlamı Yardımcı Duyguların Rengi. Filmin Başrol Oyuncuları: Emma Stone, Jessica Chastain, Viola Davis, Octavia Spencer. Filmin Yönetmeni: Tate Taylor, Yapım yılı: 2011 ve imdb puanı: 8.0.

Film Missisipi eyaletinde Jackson adlı bir kasabada geçiyor. Beyaz ve zencilere faklı muamelenin yapıldığı kasabada zenciler, beyazların hizmetçisi olarak karşımıza çıkıyor. Genç beyaz bayanlar evlenip, çocuklarına baktırıyorlar. Yalnız içlerinden biri farklıdır. Skeeter, gazeteci ve yazar olmak istmektedir. Yazmayı düşündüğü konu ise son derece ses getirecek bir konudur. Hizmetçilik yapan zenci kadınların, ev sahipleriyle yaşadıkları sorunlar...Başta korktukları için hiç birisi anlatmak istemez. Ama sonra birden herşey değişir...


Çok güzel bir film. Bayanların kıyafetleri falan da benim özellikle ilgimi çekti. Rengarenk, ışıl ışıllar...Ayrıca Emma Stone 'un kendisi gibi oyunculuğu da çok güzel.

8 Mart 2012 Perşembe

Steven Spielberg'den Bir Güzel Film Daha: War Horse


Film kesinlikle çok güzel. Ben beğenerek izlemiştim ve Oscar'a dair çok büyük bir beklentim vardı bu film için. Maalesef ödülleri Artist filmi kaptı ama yine de bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. Filmin sorun yaratabilecek tek özelliği biraz uzunca olması. Ama akıcı film, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

Filmin Yönetmeni: Steven Spielberg, Başrol oyuncuları: Jeremy Irvıne, Emily Watson, Peter Mullan . Aslında tüm bu isimleri es geçip filmin başrol oyunucusu O güzel attı demek istiyorum.:) Film 2011 yapımı ve imdb deki puanı: 7.2.

Filmimizin konusuna gelince: Genç Albertin babası bir gün tüm parasını vererek, hikayenin kahramanı olan atı alıp gelir. Albert bu atı çok güzel yetiştirir ve aralarında kuvettli bir bağ oluşur. Ancak maddi şartlar yüzünden atı orduya satmak zorunda kalırlar. Artık atın sahibi genç bir subaydır. Ancak son sahibi o olmaz. Bundan sonra bir sürü macera geçer, bu sevimli atın başından. Ama ilk sahibi Albert ondan vazgeçmiş değildir ve onu aramaya devam eder.



 Daha da fazla anlatmıyım, sonu belli olacak yoksa:) Yalnız önemle belirtmek istediğim bir şey var. sonra kızmayın bana nasıl film tavsiye ettin diye:) Filmin bir on dakikalık kısmında biraz saçmalamışlar. At iki cephe arasında kendini kaybediyor, ordan oraya atıyor kendini, dikenli tellere dolanıyor falan. İŞte bu sahneler biraz saçma olmuş. Ama geneli iyi:)

Hem Sessiz Hem Siyah Beyaz Hem de Ödüllü: The Artist


2012'nin Oscar ödüllerini toplayan The Artist filmini hepiniz duymuşsunuzdur. Ben de merak ettim doğrusu. Hem sessiz, hem de siyah beyaz olup da 5 dalda Oscar ödülünü nasıl toplamış acaba diye. Hemen seyrettim:)
Netice mii? Gerçekten beğendim. Sessiz olması hiç sıkılcı kılmıyor. Tam tersine gereksiz laf kalabalığı yok diyebilirim filmde. Siyah beyaz olması da  eski Türk filmlerini hatırlatıyor insana.

Hemen filmi tanıyalım:) Filmin başrol oyuncuları: Jean Dujardin ve Berenico Bejo. Filmin yönetmeni: Michel Hazanavicius. Yapım yılı: 2011 ve imdb puanı: 8.4 (waaaaw).

Filmin aldığı ödüllere gelince: En iyi Film Ödülü, En iyi erkek oyuncu (Jean Dujardin), En iyi yönetmen (Michel Hazanavicius), En iyi müzik ve En iyi kostüm.




Filmin konusuna gelince: George Valentine çok ünlü bir aktördür. Ancak film 1920 lerde geçtiği için o dönemin filmleri sessiz film. Peppy Miller ise ünlü olmak için uğraşan genç bir oyuncu. Ama zaman akıp giderken sesli filmlerin çıkmasıyla, George Valentine eski şöhretini kaybetmeye başlar. Peppy Miller için ise tam tersi olur. O da yaptığı filmlerle ününe ün katar.

Sonuç olarak çok güzel bir film. zaten bütün ödülleri toplamış, herhalde kötü desem de inanmazsınız:) Görünen köy misali;) Filmdeki müzik yoğunluğu başta beni biraz rahatsız etse de sonraları alıştım izlerken. Tavsiyemdir, izleyin:)

7 Mart 2012 Çarşamba

En Güzel Vakit Geçirdiğim Filmlerden Biridir: Aşkın 500 Günü


Bu kadar şirin bir film olamaz diye düşünüyorum. Bu filmi izlediğimde önce filmin başrol oyuncusu kızı çok güzel ve sempatik bulmuştum. Sonuna doğru da boğazını sıkasım gelmişti diyebilirim. Neyse çok da bahsetmiyim kıza neden gıcık kaptğımdan filmi sonunu anlarsınız sonra izlemekten vazgeçersiniz belki:)


Hemen filmimizi kısaca tanıyalım. Filmin Orijinal adı: 500 Days of Summer. Bu arada şu kadarcığını söylemeye hakkım var sanırım. Burdaki Summer kızın adı:) Yani filmi tanıtayım derken konusuna atlamış olacağım ama film genç çiftimizin 500 gün süren aşkını anlatıyor:) yani Summer'la geçen 500 günün Tom (hikayedeki erkek karakter) un ağzından anlatılışı. Hikayedeki en büyük sorun genç kızımız aşka pek inanmıyor:) Ama birlikte son derece eğlenceli ve zevkli günler geçirirler...

Filmi tanımaya geri dönelim:) Başrol oyuncuları: Joseph Gordon Levitt (Tom), Zoey Deschanel (Summer). Filmi yöneten: Marc Web. Filmin yapım yılı: 2009. ve tabii ki hep bakarım ben:) imdb puanı: 7.9

Bir de filmin müzikleri çok ama çok güzel. Filmde Zoey Deschanel bir şarkı söylüyor. Ben son derece sevimli buldum:) O yüzden sizlerle payşmalıyım diye düşündüm:)